Halkımızla temas ederek iktisat yazmayı pek severim biliyorsunuz.
Dün de öyle bir denk geldi ki, o kadar olur. Ekonomik kriz var mı yok mu, kimine göre battık, asla çıkamayız, kimine göre de “ne krizi kardeşim, çalıştıracak eleman bulamıyoruz” hali geçerli. İyi de bunların hangisi gerçek?!
Ben ekrandaki ökönömü yorumcusumsulardan çoktan vazgeçtim..
Zaten ciddiye almazdım, artık gözümde çöpler. Hepsi yanlı, birinin adamı filan. Ya borsaya ya TÜSİAD’a ya da hükümete çalışıyorlar.
Gelelim mevzuya.. Bir toplantıda daha önceden de tanıdığım, bildiğim bir iç mimar hanımla karşılaştım. Kendisi ev ve ofislere çok kaliteli ipliklerden özel tasarım halı üretiyor. Şirketi kendisi kurmuş.
İki yıldır görmüyordum, hoş beşten sonra laf iş güce geldi.
“Büyüdün mü küçüldün mü?” oldu ilk sorum. Ne küçülmesi ayol, yeni fabrika yeri arıyoruz ama bulamıyoruz, tek sıkıntımız bu, dedi.
İhracatçı oldukları için yeni yatırıma zaten devletten teşvik alacakmış.
İhracatı iki yılda yüzde 70 artmış, Fransa’ya mal yetiştiremiyormuş. Fotoğrafları gösterdi, ünlü bir Fransız lüks tüketim markasının tüm ofis işlerini almışlar ama bu sadece işlerinden biri. Hatta ünlü markaya yaptıkları tasarıma ben de bayıldım, renk desen şahane ve bayağı yaratıcı. Lazım olur diyerekten, kaydını aldım. İçerdeki müşterimizde de asla bir düşüş yok, diye de ekledi.
“İyi güzel, yanında çalışan işçiler de seninle aynı fikirde mi acaba?”
Ve ne kadar maaş veriyorsun bu pahalılıkta, diye sormam şart oldu.
irmi kişi çalıştırıyormuş, hepsi erkek ve 20 bin TL net Ücret, dedi. Memnunlarmış, canla başla çalışıyorlarmış.
“Bizim meslekte bazen bir işi iki üç kere tekrar etmek gerekiyor, mirin kırın ederlerse olmuyor. O yüzden yüksek maaş şart” dedi.
Tabii AB şartlarında pek yüksek olmayabilir ama kendisinin açıklaması bu şekilde..
On dakikalık sohbetten bu kadar çıkardım, yorum sizin..