Yeri gelmişken, tek kutuplu dünya, çok kutuplu dünya şeysine de laf sokayım..
Soğuk Savaş sonrası, eski SSCB ve ABD’nin oluşturduğu iki kutuplu dünyanın da sona erdiği ve ABD’nin başını çektiği tek kutuplu dünyaya geçildiği söylendi hep..
Sadece bir dönem geçerli oldu bu durum.
Bugün için ABD’nin kendi arkasını toparlamaya mecali yok.
Elbette genel de bazı bakımlardan bir süper güç ancak abartmayalım lütfen.
Abartacak tek bir devlet, toplum, millet, ittifak, birlik vs yok şu an içinde yaşadığımız dünyada.
Bitti yani, yok.
Her birinin inanılmaz zaafları var.
Örneğin bir Sosyal Refah Devleti olmak dahi, bir dezavantaj şu anda..
Evet, yanlış okumadınız…
20’inci yüzyılın hülyalı rüyası olan bir sosyal refah devleti olmak, bugünün kaotik ortamında ayağınıza vurulmuş bir prangaya dönüşebilir.
Neden mi?
Çünkü Refah Toplumları savaşamaz.
Bu toplumlar tanım itibarıyla savaşma kabiliyetlerini yitirmişlerdir.
Bunları size hiçbir Siyaset Bilimi Teorisi söylemez, ama ben söylerim. Çünkü beni bağlayan hiçbir şey yok.
Sürekli bir ekonomik büyüme ve sonsuz tüketim gücü üzerine kurulu bir siyasi yapı ve bunun getirdiği uyuşuk (dinamik olması beklenirken tam tersi) sosyal düzen, bu düzenin dayattığı psikolojinin travmalara son derece açık olması, (en ufak bir zorluk ya da değişikliği travma olarak algılama) kemirmekte bu toplumları.
O yüzden her siyasi ve insani krizde topu taç’a atıyorlar.
Başka da çareleri yoktur.
Neden ve nasıl bu kadar çuvalladılar?
Çünkü tüm bu refah ve demokrasi yanılgısı iki kutuplu dünya sayesinde mümkün oluyordu.
Hani şu meşhur Soğuk Savaş’ın Dehşet Dengesi vardı ya, işte o denge sayesinde (kötücül de olsa bir çeşit istikrar sağlıyordu tarafını seçene) her ulus devlet iyi kötü kendi yolunda ilerliyordu.
Anti tezi oldukları İkinci Dünya yıkılınca, Birinci Dünya da iyot gibi açıkta kaldı.
Ne yapsaydı Birinci Dünya, (gelişmiş ekonomilere sahip kapitalist devletler) SSCB yıkılmasın diye çaba mı harcasalardı?
Tabii ki bu da mümkün değildi. Kaldı ki, SSCB, Afganistan işgaliyle resmen kendi ayağına sıktı. Ek olarak içten içe çürüten sayısız yapısal yetersizlikleri de mevcuttu. Böylece bir imparatorluk yıkıldı.
ABD İmparatorluğu da fazla vakit kaybetmeden Irak İşgaliyle kendini imha etti ve böylece ortada imparatorluk filan kalmadı.
Dolayısıyla en başta dediğim noktaya geldik. Bugün ne iki ne tek ne de çok kutuplu bir dünya düzenine sahibiz. O yüzden hiçbir gücü ne abartalım ne de küçümseyelim.
Bu aşırılıklar bizi felakete sürükler.
Herhangi bir şey ne kadar güçlüdür?
Genelde siz onun ne kadar güçlü olduğunu düşünüyorsanız, o kadar güçlüdür. Putin bugün Ukrayna’yı arsızca işgal edebiliyor ve üstüne tehditler savuruyorsa, bu önemli ölçüde iktidarda olduğu uzun yıllar boyunca Türkiye gibi ülkelerde belli güçler tarafından alttan alta işlenen “Putin yapar” mitinden kaynaklı.
Şimdilik bu kadar. Yeri geldikçe bu türden okumalara devam edeceğiz. Sıkmadan, yormadan ve her daim ezberlerden uzak durarak elbet..