Menu Logo
X kapat

The Last Duel ya da Erkek Işıltısızlığı

Oku Ma İzle Me 2022-03-22 13:15:32

Film en başta efso kadrosuyla daha izlemeden göz dolduruyor. Ancak bu rüya takım avantaj mı yoksa tam tersi mi etki ediyor?
Çocukluktan beri sıkı arkadaş olan ve Hollywood gibi yerde dostluklarını muhafaza etmeleriyle çokça takdirimi kazanan Matt Damon ve dünya yakışıklısı Ben Affleck yazmışlar senaryoyu. Çok gişe yapan filmlerin erkek yönetmeni Ridley Scott da yönetmiş. Endüstrinin son gözdelerinden ancak bendenizin asla ısınamadığı Adam Driver ve İngiliz Jodie Comer başrollerde eşlik ediyor.
Jodie’yi bir kenara ayırırsak, Affleck, Damon ve Scott üçlemesinden oluşan erkek takımı bir de buna sevimsiz Adam’ı ekleyince tam bir iticilik abidesi oluşturmuşlar. Tek tek bu isimlerin her biri daha kolay çekiliyor, hatta Ben Affleck’i seyretmek bana her daim keyif vermiştir. Diğerlerinin başarıları da zaten ortada. Ancak Matt Damon ve Ben Affleck ikilisi zaten pek çok sinema izleyicisine sevimli gelmiyor. Yaşlandıkları ve ışıltılarını bir miktar kaybettikleri için bu etki daha da olumsuza evrilmiş olabilir.
Filmin bundan başka kötü bir tarafı yok. Her biri çok iyi oynamış. İyi yönetilmiş. Sağlam bir hikayeden iyi bir uyarlama. Ortaçağ’da geçen bir “metoo” öyküsü diyebiliriz. Tecavüze uğrayan ve hakkını arayan genç, savunmasız, düşkün soylu kadın rolünde Jodie Comer hakkını veriyor. Ancak erkeklerin ışıksızlığı onun pırıltısını da bir miktar emmiş.
26 Aralık 1326 tarihinde Fransa’da gerçekten yapılmış tarihi bir düellonun perde arkasını tüm tarafların gözüyle anlatmayı denemiş film. Bu açıdan takdire şayan bir çaba. Film gerek tecavüz gibi çok zor bir konuyu ele alması gerekse dini, toplumsal ve siyasi bağnazlığın üçlü zirve yaptığı bir dönemde geçmesi itibarıyla zaten karanlık bir atmosferde ilerliyor. Ancak benim kast ettiğim erkek oyuncuların ve yönetmenin filme hafiften karabasan gibi çökmesi. Filmin tek bir dalda dahi Oscar’a aday gösterilmemiş olması da bu itici birliktelikten kaynaklı kanımca.
İşinin ehli kadın bir yönetmen ve farklı bir cast ile bambaşka bir başarı öyküsü yakalanabilirdi. Filmde ve gerçek öyküde tecavüze uğrayan kadın, suçluyu ifşa edince klise, monarşi ve toplum üçlüsü tecavüzcü yerine kadını canavarca bir ölüm tehdidiyle yola getirmeye hatta ortadan kaldırmaya çalışıyor. Kadın yönetmen tam bu noktada çok ciddi fark yaratabilirdi. Filme notum gene de; ????

Nazire Kalkan Gürsel