Hatay’a bir kez 2018’de gittim. Çok övülen, Türkiye içinden de turist çeken bir yerdi. Ailece yaptığımız bir bahar tatili gezisinde tarihi Savon Oteli’nde kaldık. Savon, 1800’lerde inşa edilmiş taş bir bina idi ve kendine özgü bir mimariye ve hatıralara sahipti. Eski sabun fabrikası olan otelin tarihi şehrin tarihinin bir kısmıyla da örtüşmekteydi. Zaten bizi de bu nitelikleriyle kendine çekmişti.
Şehri ikiye bölen Asi nehrinin batısına denk düşen otel, Antakya’nın merkezi sayabileceğimiz Eski Meclis Binası’nın bulunduğu meydana da yakın sayılırdı.
Otelin bulunduğu sokağa vardığımızda epey şaşırmış hatta sarsılmıştım. Hayatımda gördüğüm en bakımsız, her yeri dökülen, eski mi yeni mi olduğu belli olmayan, üflesen yıkılacak gibi duran yapılarla doluydu. Savon, bu garibanların arasında vakur durmaya çalışan aile büyüğü edasıyla sokağı bir nebze olsun sarıp sarmalıyordu.
O gün şehri epey gezdik, Antakya’nın tarihi çarşısı yerli yerindeydi, her köşesinde dedikleri gibi ziyaretçileri tadı damakta lezzetler bekliyordu. Ancak klise, eski evler, cami gibi tarihi yapıları bir yana koyarsak, Savon otelin sokağında gördüğüm sefil manzara tüm Antakya’yı esir almıştı diyebilirim.
Şaşkınlığımı üzerimden atamıyordum. İskenderun Körfezi’nin öte yanında yer alan Adana ve Mersin’i düşününce Hatay dehşet verici bir ihmal edilmişlik sergiliyordu.
Yakın zamanda Mersin’ e gitmiştim. Adeta bir Miami havasında yaşayan Mersin’de adım attığın her yerden bayındırlık fışkırırken Hatay’daki bu imar sefaleti neyin nesiydi?
Buna karşılık, hayat epey renkliydi Hatay’da. Vur patlasın ayarında gece hayatı da vardı, tiyatro, edebiyat ve sanat da. Tüm bunlarla birleşen yaşamın kültürel ve hazsal zenginliğine kendinizi kaptırıp, kötü yapılaşmaya gözlerinizi kapatabilirdiniz.
Galiba yıllarca bu dediğim yapılmış. İkisini birden yapmak mümkünken üstelik.
Hataylıların şehri çok sevdikleri çok övündükleri bilinir. Şehrin dışına, kırsala, deniz kıyılarına ulaştıkça bu hissi daha iyi kavramaya başladım. Merkezden uzaklaştıkça gördüklerim bir cennet simülasyonu yaşatıyordu. Suriye’yi de içine alan coğrafya için rahatlıkla dünyanın en güzel yerlerinden biri yorumunu yapabilirim.
Fotoğraf kesmediği için o anları yeniden yaşama arzusuyla hayatımda çekmediğim kadar çok video çektim.
Hatay’dan ayrılırken ben de şehre aşık olanlar kervanına katılmış olsam da içim buruktu.
Yanlış olan çok şey vardı, dahası romantizm bu yanlışları nereye ve ne zamana kadar örterdi?
Küllerinden yeniden doğması ise çok mümkün olan bir yer Hatay. Yeter ki aileler şehri temelli terk etmesin.
Gerekli kudret doğaya kafa tutan Asi nehrinin kollarında mevcuttur.