Paul Auster Kış Günlüğü (2012) kitabında, uzun uzun aile fertlerinin ölümlerini anlatır. O kayıpları hem kendi iç dünyası hem dünyaya veda edenin ruh hâli hem de dış dünyadaki yansıması ile üstün yazarlık yeteneklerini ustaca harmanlayarak ele alır.
Annesi ile ilgili bölüm beni derinden etkilemiştir çünkü o sırada yaşanan bazı olayların ben de tıpatıpını yaşadım hatta sarf edilen sözcükler dahi birebir aynı.
Şoke olmuştum ve Auster’a yakınlığım bir kat daha artmıştı. Auster ile ilgili böyle çok anım bulunuyor ne de olsa rastlantıların efendisi.
Auster’ın 2000’lerin başlarında kaleme aldığı ve eleştirmenlerin bayıldığı bir romanı da gene sanki ben anlatmışım da o yazmışcasına -özellikle bir karakter üzerinden- geniş ailemizin (çekirdek olmayan anlamında) bir dönemini romanlaştırmıştır. Her sayfada şaşkınlığım ve hayranlığım artarak okumuşumdur.
Bu kitabın adını vermek pek işime gelmiyor doğrusu, o derece benzerlikler taşıyor çünkü anlatı.
Hayret ki ne hayret. Yazarla bu anlamda çok özel bir bağım var, adeta akrabam gibi.
Anı türü dediğim kitabında yazar gene bir aile büyüğünün vedasını anlatırken kendisi ile ilgili bazı ipuçları vermiştir. Büyükbabalardan biri ileri derecede zatürre nedeniyle ölüm döşeğindedir.Genç ve orta yaşlı aile bireyleri yaşlı adamın uzun zamandır dinlendiği hastane odasına doluşmuştur.
Genel kanı en rahat ölümün kendi yatağında, tercihen uykuda ani gelişen bir kalp krizi olduğu yönündedir.
Paul Auster bu görüşe katılmaz, yaşlı bir insan için olabilecek en iyi ölüm şeklinin zatürre olduğunu söyler. Bilinci yerinde olan büyükbaba ile on beş gün kadar hastane odasında her gün biraraya gelmişler, kimi zaman eskiyi anarak kimi zaman bugünü irdeleyerek bazen de geleceği düşünerek doya doya sohbet etmişler, içlerinde ne varsa söyleyebilmişlerdir.
Auster bunun sevdiklerine en anlamlı veda olduğunu düşünür. Ben de aynı kanıdayım.
İlle de zatürre olması şart değil elbette vedaya izin veren bir süreç olması her iki taraf için de rahatlatıcı. Buna olanak tanımadığı için kalp krizi Auster’ın tercih etmediği bir ölüm şeklidir.
Büyük usta dilediği gibi vedalaşabilmiştir umarım yanında kalanlarla. Ancak onunki biraz acele çıkılan bir yolculuk gibi oldu, on ay içinde hem minik kız torununu hem de oğlunu kaybedince bu diyarlarda daha fazla kalmak istemedi sanki. Hepsi huzur içinde olsunlar.